-Dellal topal Mamet

 

Falanca mahallede falanca sokakta şu numaralı Gambır Öggeş’in evini satıym haa; iki göz odalık, haznasıynan, bardakaltılı nacarlı hacat yeriynen geniş hayadıynan, tatlı sulu kuyusuynan, eyi komşularıynan, evvel mezat sonra berekat alıcısına heyirli olsun. 500 kaat.

 

-Çerçi Yahudi Hıdır

 

Eşeğinin üzerinde bir yarım top kumaşla dolaşır. Borca, haftada bi kaç lira taksitle kumaş manifatura, çit, çember satardı. Sokak sokak dolaşır. Ağam bu hafta param yok. Haftaya veriymm diyenden de almaz. Yüzünü dolar gederdi.

 

-Kömürcü Ahmet

 

Eşeğinin iki yanında iki çuval kömür.

-Tandıra, mangala kömür, kömür haa…

 

-Kahke satan kahkeci Hasan

 

Kaakeci geldiii

Kaakeleer gelinli gızlı, ördekli gazlı kaaakeler, tabancalı kahkeler.

Garinin dişine göre, pambık kimi kahkeler.

‘Gevrek gevrek el yakıy, al bacım uşak bakıy,Kahkeler kahkeler.

Kahkenin üçü beşe, al kahke geç güneşe

Kahkenin üçü, Antep in içi, beyti yağlı, Halepli, küncülü, şekerli kaaaahkeler.

 

-Bıçak, Makas Bileyicileri

 

Mahas beledeeen,pıçak beleledeen,bileeci geldi bileecii.Ustura kimi olmazsa para yook.

 

-Şerbetci Şişko Maamed

 

Buz gibi buuuzz,yürek sooduuyyy,otuz iki dişine dambıra çaldırııyy.

Sebil ederken de –Sebiiiilullaaaah,Hasbeten Lillaaahh Hasaaan Hösüyn efendimizin ruhu şaad olaaa,heyr saabinin heyri kabuulu makbuulll olaaa.

 

-Eşekle zibil toplayan Zibilci

 

Kara mahallenin alt başından girdiğinde ;herkes Almanyaya çalışmaya gidip te kendi seçilip gidemediği için güya dert yanar

-”eller getti biz galdııık”diye nara atar,bunu duyan mahalleli “Hah,zibilci geldi diye “zibil tenekesini kapıya çıkartırdı.

 

Zibilci Kara eşeğini parklardan toğladığı çiçeklerle süsler,eşeğin başına ,kulağının arkasına demet demet çiçek bağlardı.Sanki zibilci eşeği değil de düğüne giden bir hanım gibi başında çiçeklerle sokaklarda salına salına gezerdi.

 

Somurbitmezci ;

 

“Somur somur bitmez, paran boşa gitmez, almaya paran yetmez, şekerci buradan gitmez”

“Alacası kalmadı,kızım(oğlum) anan sana almadı, ben de günah kalmadı.”

 

-Tuzlucacı Zengin 

 

Adı Mustafa Kaya’dır. Onu bütün Gaziantepliler tanır. Çok satış yaptığını düşündüklerinden olacak, halk ona 'Zengin', adını takmıştır.Halbuki fakir bir adamdır. Elli beş yaşlarındadır. Çok neşelidir. Mağarabaşındaki evimizn kapısında oturacak bir yer vardı .Zengin oraya gelir oturur,soluklanırdı.Bir yandan da kağıt külah kıvırırdı.Hem de bir yandan bağırırdı.

 

-Zeeengiiin.Tokdur Hamit Bey de yiy bundaaan.Aman gece kalma erken gel deeey.

-Duzluca tezeyken alıııın. 

Havla kimi arkadaaş. 

Firik pilov yiyenneer ..

Dohuzan yaşındahı gariler de yiiiy...

Gaynanasını görmiye gedener alıııy...

Aman Zengin bu kâr saa h`alal deyler.....

Tohtur Hamit de yiiiy ...

Saat sekizde gel on'a galma deeey ...

Bu kâr saa h`alal deey...

-'Zeeengiiiin !

Nerde kaldın deyler, zengin

Tokdor Hamit de bundan yiiiy bundaaan,

nerde kaldın zengin deeey.

Dohuza galma ,sekizde gel deeey.

Güllü’nün baklavasını geçti deyler, zengin

Havla nohuttan sende yi, duzlucacı Zengin geldi

Duzlucan da lokum kimi deyler, zengiiin'

Gazete kağıdından yapılmış külaha elindeki çay bardağıyla ölçü yapar,5 kuruşluk,10 kuruşluk doldurur,üstüne de karabiber ekelerdi.