Modern hayatın bize kazandırdıkları yanında kaybettirdikleri de var. Artık daha az yürüyoruz, daha az koşuyoruz, daha az merdiven çıkıyoruz. Elektrikli aletler, robotlar, iş makineleri hayatımızı kolaylaştırırken bizi tembelleştirmekteler. Alışveriş için bile sokağa çıkmamıza gerek yok, mobil uygulamalarla ihtiyaçlarımızı sipariş ediyoruz ve kapımıza kadar getiriliyor. Çocuklar sokakta oynamıyor, ağaca çıkmıyor bilgisayar oyunları , konsol oyunları oynuyorlar. Hayatımızda hareket azalırken fast-food tipi beslenme ve atıştırmalıklar, yüksek kalorili besinler tüketmek, bunların hepsi obeziteye davetiye çıkartmakta.

Obezite, yüksek kalori alımına bağlı olarak vücutta yağ birikmesi ile gelişir. Harcadığımızdan daha fazla kalori alırsak fazla kaloriler yağ olarak depolanmakta. Obezite, genetik, epigenetik, davranışsal, sosyokültürel faktörlere bağlıdır.

 

OBEZİTE, GÜNÜMÜZDE ÖNLENEBİLİR ÖLÜMLERİN SİGARADAN SONRA GELEN İKİNCİ EN ÖNEMLİ NEDENİDİR.

 

Obezite tek başına bir hastalık değildir, birçok hastalığa sebep olabilmektedir: Hipertansiyon, diyabet, kolesterol yüksekliği, kanser, kalp ve damar hastalıkları, karaciğer hastalıkları, kısırlık, psikiyatrik hastalıklar gibi. Bu nedenle obezite önlenmesi gereken bir halk sağlığı sorunudur. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde daha fazla görülmekte ve görülme sıklığı giderek artmaktadır. Türkiye’de 1997-1998 yıllarında toplumun %22’si obez iken, 2000 yılında %35’inde obezite saptanmıştır. Dünya Sağlık Örgütü, Avrupa’da obezitenin en sık görüldüğü ülkenin Türkiye olduğunu belirtti.

 

OBEZ OLUP OLMADIĞIMI NASIL ANLARIM?

 

Obezite tanısı vücut kitle indeksi hesaplanarak konur. Kilogram cinsinden ağırlığımızın, metre cinsinden boyumuzun karesine bölünmesi ile hesaplanır:

 

Vücut kitle indeksi 25-29.9 arası kilolu, 30’un üzeri obezite olarak sınıflanır. Herkes boy ve kilosuna göre vücut kitle indeksini hesaplayıp, 25 kg/m2’nin üzerinde olanlar fazla kilolarından kurtulmalılar.   

Vücut kitle indeksi dışında bel çevresi ölçümü de kilolu ve obezleri saptamada kullanılabilir. Bel çevresi ölçümü avantaj olarak karın içi yağ dokusunu hesaba katmış olur, kalp-damar hastalığı riskini gösterir.

Bel çevresi standardı her etnik grup için farklılık göstermektedir. Türkiye’de yapılan araştırmalar sonucunda halkımız için bel çevresi sınır değerleri belirlenmiştir: Kadınlar için 80 cm üzeri fazla kilolu, 90 cm üzeri abdominal obezite iken erkeklerde 90 cm fazla kilolu, 100 cm üzeri abdominal obeziteyi gösterir. Bel çevrenizi kabaca göbek deliği seviyesinden ölçebilirsiniz.

 

OBEZİTE TEDAVİSİ

Obezite tedavisinde tek amaç kilo vermek değildir. Verilen kiloyu korumak, kilo almaya sebep olan alışkanlıklardan uzaklaşmak, yaşam şeklini kalıcı olarak değiştirmek, motivasyonu hep yüksek tutmak hedeflenmelidir. Aksi takdirde verilen kilolar hızlı bir şekilde geri alınabilir. Maalesef hastaların çok az bir kısmı verdikleri kiloyu bir yıldan fazla koruyabilmektedir. 

 

Hastanın tıbbi öyküsü iyice sorgulanmalı, kullandığı ilaçları, yeme alışkanlıkları irdelenmeli, yeme bozukluğu, psikiyatrik bozukluk varsa tedavi edilmesi gerekmektedir. Sebepleri ortadan kaldırmadan sonuca ulaşmak zor olacaktır.

 

Tedavinin temelini yaşam tarzı değişikliği oluşturur. Egzersiz ve uygun diyet tedavinin olmazsa olmazıdır. İnsanlar genel olarak mucizevi bir ilaç, mucizevi bir yöntem isterler ancak maalesef böyle bir şey yok.

 

DİYET

Yapılacak beslenme değişikliğin değişmez ilkeler şunlardır:

1- Enerji yoğunluğu yüksek olan gıda ve içeceklerin azaltılması

2- Porsiyonların küçültülmesi

3- Öğünler arasında atıştırmadan kaçınılması

4- Kahvaltı öğününün atlanmaması ve gece yemekten kaçınılması

5- Aşırı ve kontrolsüz yeme epizotlarının kontrolü ve azaltılması.

6- Kilo verebilmek için gerçekçi ve dengeli diyet seçilmeli

 

Bir çok diyet çeşidi olmakla birlikte doktor ve diyetisyen gözetiminde diyet yapılmalıdır. Magazinsel diyetlere yönelmemek, profesyonel bir ekiple çalışmak lazım. Ketojenik diyet, aralıklı oruç, düşük kalorili diyetler, çok düşük kalorili diyetler, akdeniz diyeti, protein diyeti gibi diyet çeşitleri bulunmakta. Hastanın tıbbi durumu, günlük yaşantısı ve ihtiyacına uygun diyet seçilmeli. Benim en çok önerdiğim diyet akdeniz diyeti.

Haftalık 0.5 - 1 kg kilo kaybı sağlayacak şekilde bir diyet düzenlenmesi önerilir.

 

EGZERSİZ

Hastalara aerobik egzersiz önerilmekte ancak süresi ve yoğunluğu hastanın tıbbi durumuna göre doktorunca düzenlenmelidir. Örneğin kalp damar hastalığı olan bir hasta için haftalık egzersiz süresi başlangıçta 90 dakikayı geçmemelidir. İyileşme oldukça ve efor kapasitesi arttıkça egzersiz süresi uzatılabilir. Ek bir hastalık yoksa haftada 150 dakikalık egzersiz ile başlanmalı, 420 dakikaya kadar çıkılmalıdır.

 

İLAÇ TEDAVİSİ

Obezite tedavisinde bazı ilaçlar ve ilaç kombinasyonları kullanılmaktadır. Ülkemizde bulunan obezite ilaçları orlistat ve liraglutiddir. Ayrıca kilo verdirici etkisi açısından metformin de kullanılabilmektedir.

 

Hastaların internette satılan zayıflama ürünlerine karşı dikkat olmasını öneriyorum. Zayıflama ilacı diye satılan ilaçların çoğunda eskiden obezite tedavisinde kullanılmış olan ancak toksik etkisi nedeniyle yasaklanmış olan sibutramin bulunmaktadır.

 

TEDAVİ BAŞARISININ ÖLÇÜSÜ NE?

Uygulanan tıbbi tedavinin başarısından söz etmek için 3 ayda %5 ve üzerinde kilo kaybı sağlanmış olmalı. Eğer bu değerin altında bir kilo kaybı varsa tedavi yöntemi gözden geçirilmelidir.

Hastaların çoğu bu %5’lik kilo kaybını düşük bulacaktır ancak tıbbi açıdan yeterli bir kilo kaybı. Özellikle sosyal medyada yapılan abartılı paylaşımlar motivasyon bozucu olabiliyor. Ama başlangıçta dediğim gibi önemli olan istikrarlı bir şekilde kilo verip verilen kiloyu korumaktır.

 

Bunların dışında endoskopik ve cerrahi tedavi yöntemleri mevcut. Mide botoksu  mide balonu sık kullanılan endoskopik yöntemler ancak çalışmalarda bir yıl sonunda  diyet ve egzersizden üstün olmadıkları saptanmıştır. Ben bu yönüyle bu iki yöntemi hastalara önermiyorum. Duodenal – jejunal bypass liner (DJBL) ve primary obesity surgery endoluminal procedure (POSE) daha yeni yöntemler olup etkinlikleri gösterilmiştir ancak sık kullanılan yöntemler değildir. 

 

Cerrahi yöntemler de sık kullanılan yöntemler olup başarılı sonuçlar alınmaktadır. Çeşitli cerrahi yöntemler olup en sık tüp mide (sleeve gastrektomi) ameliyatı yapılmaktadır. Cerrahi yöntemler daha hızlı bir kilo kaybı sağladığı içinde hastalar açısından hedefe kolay ulaşma yolu olarak görülebilmekte. Unutulmamalı ki; yaşam tarzı değişikliği yapılmazsa hasta bir süre sonra tekrar kilo almaya başlayacaktır.

 

BİTKİ ÇAYLARI

 

Bitki çayları yahut bitkisel ilaçlar kilo kaybı için denenmiştir ancak tedavide kullanılacak kadar etkili bir bitki saptanamamıştır. Ödem atıcı etkilerinden ve antioksidan etkilerinden faydalanılabilir. Kilo verdikçe yağ dokumuzda biriken toksik maddeler kana geçecektir. Yeşilçay gibi bitki çayları antioksidan etkisi ile bunları nötralize edebilir.