2018 yılında başlayan döviz  kurlarındaki istikrarsız yükseliş, 2021 yılının son çeyreği itibariyle beklentilerin de ötesine ulaştı. Ekonomi  yönetimi de döviz kurlarındaki bu  tansiyonu baskılamak veya mümkünse  frenlemek  adına  bir  takım yol ve  yöntemlere baş vurdu. İlk hamle, 2018 yılında  yayınlanan 85 sayılı  Cumhurbaşkanı Kararı idi. Bahse konu karar ile ; Türkiye’de yerleşik kişilerin kendi aralarında yapacakları bazı  sözleşme türlerinde sözleşme bedelinin ve  ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak yapılamayacağına  dair  bir  takım kurallar getirildi.

Doğrusunu ifade etmek  gerekirse 2018 yılında yapılan bu  ilk düzenleme  ticari  hayatın  rutin akışını çok fazla etkilemedi. Reel ticari ilişkiler sekteye  uğramadan kendi  mecrasında  işlemeye  devam etti. 2021 yılında yaşanan  ve  stabil olmayan kur  hareketliliği de  gösterdi ki,  alınan   bu tedbirler,  beklenen  sonucu almaya  kafi  gelmemişti.

Ancak, 19.04.2022 tarihli  Resmi Gazetede yayımlanan Tebliğ değişikliği ile; Türkiye’de yerleşik kişiler arasında yapılan  menkul  malların  satış  bedelinin Türk Lirası cinsinden ödenmesi zorunlu  hale  getirildi. Bakanlığın  Tebliğ değişikliğinde kulanmış olduğu dil ve  terminoloji, piyasadaki  tüm aktörlerin  kafasını o  kadar  karıştırdı ki, Bakanlık hiç  de  alışık olmadığımız bir  tarz ve  usul ile;  bu  mevzuat  değişikliğinden 1 gün sonra  yazılı  basın açıklaması yapmak  zorunda  kaldı. Diyeceksiniz ki,  bunda  nasıl bir  acayiplik olabilir ? Bakanlık, kamuoyunu  aydınlatmak için basın açıklaması yaparak  bazı  konulara  açıklık getirmeye  çalışmış. Elbette bu  çerçeveden  bakınca konu  gayet anlaşılır ve makul  gibi duruyor. Ancak , normal bulmadığımız  husus şuydu;  zaten  tebliğin manası ve  amacı  bir  mevzuat  hükmünün nasıl  uygulanacağını gösteren yazılı hukuk metinleri olmasıdır. Ancak  Tebliğde,  kullanılan dil ve terminoloji, amaçlanan  gayeyi izah etmekte hiç de  kafi  gelmedi ki, Bakanlık bir  gün sonra, kullanmış olduğu  ifadelerden neyi kast ettiğini  basın  açıklaması ile uzun uzadıya anlatmak  zorunda  kaldı.

Bu uzun girizgahdan sonra; basın  açıklaması yapmayı gerektiren değişikliğin ne  olduğu,  günlük ticari  hayatı nasıl  etkileyeceği  hususları üzerinde  durmak ve  bazı  konuları  açıklığa  kavuşturmak isterim.

19 Nisan 2022 tarihinde yapılan değişiklik ile;  emtia, hammadde, yarı  mamül, makine,  tesisat, cihaz, demirbaş gibi( taşıtlar  hariç, yani  taşıt  satışının  bedeli hala  döviz ile  tahsil edilebilir)  ürünlerin satışı, döviz  veya  dövize  endeksli bir  fatura ile yapılmış olsa dahi,  söz konu  bu  ürün satışlarının bedeli Türk Lirası olarak ödenmek  zorundadır.

 

Bu  düzenleme ticari  hayatın işleyişini,  rutin akışını ciddi manada etkilemiştir, daha  da etkileyecek gibi  duruyor. Zira,  imalatçı  işletmelerin üretim girdileri  ekseriyetle  ithalata  dayanıyor. Bu  nedenle  de imalatçıların ürettikleri malların  maliyeti, ithal   etmek zorunda kaldıkları hammadde  fiyatlarının  istikrarsızlığı nedeniyle stabil  bir  seyir  izlememektedir. Üretim maliyetlerindeki bu istikrarsızlık ,  üretilip  iç  piyasada satılan emtia  fiyatlarının  sürekli güncellenmesi lüzumunu doğuruyor ve doğurmaktadır da. Bu nedenle bir  çok  sektör  çözümü,  dövizle  satışta bulmuştu. Dövizli  hammadde  fiyatları  artmış olsa  bile üretilen  ürünler de  dövizli  satıldığı için,  kur  farklarından  doğacak  olası  bir  zarar  tolere  edilmiş olacaktı.  Ancak  Ekonomi Yönetiminin  19. Nisan 2022 tarihi  itibariyle  yapmış olduğu  mevzuat  değişikliği  nedeniyle, dövizle fatura  düzenlense bile , bu  fatura  bedelinin dövizle  tahsil edilme imkanı kalmamıştır.

Peki  bu  düzenleme  neden yapıldı  ve ne tür  sonuçlar  doğurdu   veyahut  doğuracak?

Amaç,  son dönemlerde daha da   artan döviz  kuru artışını  frenlemekti. Bunun için de  piyasadaki  Dolar ve Euronun kullanım alanı  kısıtlanarak,  bahse konu yabancı paralara olan talebin   azaltılması  hedeflendi. Böylece   Türk Lirasının, ticari  hayatta yoğun bir şekilde   kullanılması sağlanacak  ve ticari hayatta  değişim aracı olarak  öncelikli  hale  getirilecekti.

Yapılan bu düzenleme ile  birlikte, 19 Nisan  dahil, bu tarihten sonra  düzenlenen faturalar dövizli veyahut  dövize  endeksi olarak  düzenlense  dahi ödemenin Türk Lirası cinsinden yapılması  gerekmektedir. Aksi  taktirde  hem  alıcı  hem de  satıcı için ciddi  para  cezalarının kesilmesi  söz konusu. Bankanın bu ödemelere  müsaade etmesi, aracılık etmesi veyahut  cevaz  vermesi, yapılan işlemin doğru olduğu  veyahut  bir  cezai yaptırım ile  karşı karşıya  kalınmayacağı anlamına  gelmeyecektir.

Dolayısıyla, 18. Nisan 2022 tarihinden sonra Türkiye’de  yerleşik kişiler arasındaki emtia, hammadde, yarı mamül, demirbaş, makine, tesis- cihaz satış  bedellerinin Türk Lirası  cinsinden ödenmesi   zorunludur.

Kuşkusuz ihracat  satışları için bu sınırlama  söz konusu değildir. Çünkü Katma  Değer Vergisi Kanununun 12. Maddesi  gereği ihracatta  bahsedebilmek için, alıcının  yurt dışı  bir  müşteri olması ve  malın gümrük hattını  geçerek yurt dışına  ulaşması  gerekmektedir.

Taşımacılık, aracılık, danışmanlık  gibi  hizmet  sözleşmelerine  ilişkin düzenleme ise zaten 2018 yılındaki Cumhurbaşkanı kararı ile  yapılmıştı. Bahse konu düzenlemede, Türkiye’de yerleşik kişiler kendi aralarında yapacakları ;  danışmanlık, aracılık ve taşımacılık dâhil hizmet sözleşmelerinde, sözleşme bedelini ve ödeme   usulünü  döviz  veya  dövize  endeksli olarak  belirleyemiyorlardı.  Ancak, bu  durumun da  istisnaları  vardı. Yani, ihracat, transit ticaret, ihracat sayılan satış ve teslimler ile döviz kazandırıcı hizmet ve faaliyetler kapsamında yapılan taşımacılık, danışmanlık ve aracılık gibi  hizmet sözleşmeleri  dövizle veya  dövize  endeksli  yapılabilecek ve  bu işlerin bedeli dövizle  ödenebilecektir.

 Bu düzenleme zaten 2018 yılından beri  yürürlüktedir ve 19 Nisan 2022 tarihinde yapılan değişiklik ile  hiçbir alakası yoktur. Zira, 19 Nisan 2022 tarihinde yapılan değişiklik, sadece taşınır mal satışlarına(emtia, hammadde, yarı mamül, makine, tesis-cihaz, demirbaş gibi) yöneliktir, danışmanlık, taşımacılık, aracılık gibi  hizmet sözleşmelerine  ilişkin kısıtlama zaten 2018 yılında  yapılmıştı.

 

Öte yandan,  menkul mal  satışına ilişkin olarak; 19 Nisan 2022 tarihinden önce  düzenlenmiş olan dövize  endeksli  veyahut dövizli  fatura  bedellerinin döviz  cinsinden ödenmesi  yönünde herhangi bir  kısıtlama  söz konusu değildir. Zira yapılan değişiklik, 19 Nisan ve  sonrası düzenlenen faturalara ilişkin ödemeleri  kısıtlıyordu.

Keza, 19 Nisan ve  sonrasında  dövizli  çek düzenlenerek iç piyasada yapılan menkul mal satış  bedellerinin  bu çekler ile ödenmesi mümkün olmayacaktır. Çünkü,  çek bir  ödeme  aracıdır , vadeli olmamalı ve  Türk Ticaret Kanunu gereği  görüldüğünde ödenmesi  gerekmektedir. Ancak, Çek Kanununa  eklenen  geçici maddeler ile 31.12.2023 tarihine  kadar  çekin üzerinde yazılı düzenleme tarihinden önce ödenmek için muhatap bankaya ibrazının geçersiz sayılacağı belirtilmiştir.

Çekin tüm dünyada bir ödeme aracı olarak  kullanılması, ülkemizde ise vadesinden önce  ibraz yasağının   getirilmiş  bulunması ve   bir  kredi  aracına  dönüşmüş olması nedeniyle, dövizli çekin ödeme  aracı olarak  kullanımının yasaklanmasında  hangi  tarihin  kriter alınacağı  sorunu da  ortaya  çıkmıştır. Bakanlık , “dolaşıma  girme  tarihi” ibaresini   kullanarak  konuyu  çözmeye  çalışmıştır. Ancak,  bu tarihi  tespit etmek de çok  mümkün olmayacaktır.

Peki İhraç  kayıtlı satışlarda  fatura  bedelleri dövizle   ödenebilecek mi? Yani, İhraç  kayıtlı  satışların  bedeli, yapılan bu  düzenlemeden istisna  tutulmuş mudur?

Piyasada ihraç  kayıtlı  satış bedellerinin  dövizle  ödenebileceğine  yönelik yorumlar yapılsa da  bahse konu yorum ve  değerlendirmelerin yerinde olmadığını  düşünmekteyim. Zira, ihraç  kayıtlı  satışlar, bir  ihracat  satışı değildir. Hem imalatçı,  hem de ihracatçı firma, Türkiye’de yerleşiktir. Muhasebe  tekniği olarak da imalatçı tarafından ihracatçı  firmaya  yapılan satışlar 601 Yurt Dışı Satışlar Hesabında  takip edilmemektedir.

Öte yandan ihraç kayıtlı satış bedellerinin dövizle  ödenebileceği  yönünde   yapılan değerlendirmelerde kullanılan mevzuat  hükümlerinin de konuyla  bir  ilişkisi yoktur. Zira,  makalemin önceki  bölümlerinde  bahsettiğim bir  takım istisnalar,  2018 yılındaki  Cumhurbaşkanı  kararındaki, hizmet, iş ve  eser  sözleşmelerine  ilişkindir.

Bu nedenle, ihraç  kayıtlı  satış bedellerinin dövizle  ödenmesi mümkün değildir. Ve bu  kapsamda  işlem yapanların  cezai  yaptırımla  karşılaşmaları  kuvvetle  muhtemeldir.Yapılan bu  değişiklikler sonucunda  şunu  ifade etmek  mümkündür ki, menkul mal  satışlarında  dövizli fatura  düzenlense bile,  bu  dövizli faturalar anlamını yitirmiş ve  aslında  dövize endeksli  faturalara dönüşmüştür. Bu nedenle  de uygulamada,  alıcı ile  satıcı arasında sürekli  kur farkından doğan  ihtilaflar gündeme  gelecektir.

Son olarak, yapılan bu   düzenlemelerin mevcut  hali ile  piyasanın işleyişini  zora  sokacağı, Ekonomi Yönetiminin bahse konu düzenlemeyi  esnetmesi  gerektiğini  düşünmekteyim.

Faydalı olması dileğiyle…