Bilindiği gibi Ülkemizde adak aşları çok yaygın. Zekeriya Sofrası, Halil İbrahim Sofrası, Acele Bacı gibi. Elbette başka adak sofralarımız var, yatır ve ziyaretlerde adanan yiyecekler var. Hepsi birbirinden farklı yiyecekler, ilginç rivayetler var.

Derder kınası Gaziantep ilinin pek bilinmeyen, anılarda kalan bir adak gecesidir. Derder gecesi/derder kınası/deri gecesi gibi adlarla da bilinir. Gece “mevlitli derder kınası” ve “eğlenceli derder kınası” olmak üzere iki farklı şekilde organize edilebiliyor. (1)Yazının başlığında adı geçen mercimekli aş ise bu gecenin merkezinde yer alıyor. Çünkü Gaziantep’te düzenlenen gecede zeytinyağlı mercimekli pilav pişiriliyor. Siz arzu ederseniz Gaziantep’te söylendiği gibi mercimekli aş-mercimekli deyin isterseniz diğer illerdeki söylenişlerini tercih edin. Örneğin müceddere (Kilis-Antakya), anakız pilavı (Kastamonu), ala pilav (Batı Karadeniz), anamaşı (Elazığ), mahluta pilavı (Malatya), alatlı pilav (Sivas), mercimekli bulgur pilavı (Adana, Şanlıurfa, Karaman vb) diyebilirsiniz. Ülkemizde adları elbette bu adlarla sınırlı değil. Bu arada sadece Gaziantep’te değil, başka yörelerde de adak yemeği olduğunun altını çizelim. Örneğin Adana’da uzun süre çocuğu olmayan kadınlar  -veya onların yerlerine bir yakınları- adakta bulunabilmektedir. Hamileliklerinin ilk ayında derder pilavı pişirilir. Komşu, dost akrabalar davet edilir, pilav birlikte yenir ve oyun oynanıp eğlenilir. (2)

Gaziantep’te derder kınası şöyle gerçekleşiyor. Kınaya davet elbette gerekli. Davet edilen gün ve saatte komşular, akrabalar, yakınlar vb toplanıyor. Adak sahibi çağrılan kişilere yetecek -hatta artacak-kadar mercimekli pilav pişiriyor.  Pilav pişirildikten büyük bir tepsiye konuyor. Kenarına toplantıya katılanların sayısı kadar birer parça yoğrulmuş kına ile etrafına mumlar diziliyor.  Tepsi sırayla tüm konukların önünden geçiriliyor. Konuklar bir parça kına ile pilavdan bir kaşık alıyor ve dileklerini tutuyor. Kınayı arzu eden orada, arzu eden evinde yakıyor.  Eğlenceli derder kınası organize edilmiş ise kadınlar oyun-eğlence faslına geçiyor. Mevlitli derder gecesi organize edilmiş ise dileklerden sonra mevlit okunup, ilahiler söyleniyor. (3)

Adının nereden geldiğini, öyküsünü merak ettim ama net bir bilgiye ulaşamadım. Kıbrıs’a yaptığım bir gezide tesadüfen elime geçen bir dergide şöyle bir yazı buldum. “ Eski zamanların birinde bir kadının çocuğu kaybolmuş. Aradan günler geçmiş. Çocuğu ne gören olmuş, ne de bilen. Kadın bir gece düşünde çocuğunu deniz kıyısında tek başına oturur görmüş. O anda yanında ak saklı bir adam belirmiş. Kadına “merak etme hanım, Çocuğun sağdır. Üç gün sonra yanında olacak” demiş..Kadın yaşlı adama dile benden ne dilersen deyince yaşlı adam “Bana bol mercimekli, bol soğanlı bulgur pilavı yaparsın makbul olur.” demiş”. Kadın düşünde gördüklerinden etkilenmiş. Ertesi sabah kalkar kalkmaz bir kazan bol soğanlı, bol mercimekli bulgur pilavı pişirmiş.  Gelip gidene yedirmiş, gelmeyenlerin ayaklarına götürmüş. Kadının oğlu yaşlı adamın söylediği gibi üç gün sonra gelmiş. O günden sonra bir dileği olanlar Abu Dardar dedeye pilav adamaya başlamışlar. Tören sırasında konuşmamak kuralmış. Yasin-i Şerif okununcaya kadar dileği olan kadın pilav pişirmeye başlarmış. Yasin okunurken de adak mumu yemek yenilecek yerin ortasına getirilip yakılır ve mum bitinceye kadar söndürülmezmiş.” Ayrıca, adak sahibi pilav yenilmeye başlanmadan konuklara birer mum verir onlar da dilek tutarlarmış. Sofrada pilavdan başka bir şey yenilmez, ayrandan başka bir şey içilmezmiş. Son bir kural ise pilavın evden dışarı çıkarılmayacağı imiş. (4)

Gaziantep’te gecenin nasıl başladığı bilmek biraz ama 1950’li yıllara kadar sürdüğünü biliyoruz. Büyük bir olasılıkla benzer bir öyküden esinlenilmiş olmalı. Sonra da yerine başka adak aşlarına bırakmıştır.  Siz ne dersiniz? İnsan inanmak istediği şeylere inanıyor. Öyle değil mi?