Günümüz ekonomi dünyasında bankacılık sistemini kullanmadan ticari ilişkilerin sürdürülmesi ve yürütülmesi mümkün değildir. Paranın ticari aktörler arasında fiziki olarak nakledilmesi, ödeme veya tahsil aracı olarak kullanılmasındaki imkansızlıklar bir yana, yapılan yasal düzenlemeler ile de elden yapılan ödeme ve tahsilatlar son derece sınırlandırılmıştır. Nitekim, Vergi Usul Kanunu ve ilgili tebliğler ile 7.000 TL’nin üstü ödeme ve tahsilatların, banka veya finans kurumları aracılığı ile yapılması yasal zorunluluk haline getirilmiştir. Bu tutarın üzerindeki bir ödemenin, banka veya finans kurumları kullanılmaksızın elden yapılması halinde ise ceazi yaptırım uygulanmaktadır.

Öte yandan, Avrupa Birliği, OECD ve ülkemizin yetkili kurumlarınca “Kayıt Dışı Ekonomi ile Mücadele Stratejisi Eylem Planları” belirlenmekte ve gün geçtikçe bu konudaki çalışmalar, daha çok ön plana çıkmaktadır.

Ancak, banka ve finans kurumlarının günümüz ekonomik konjonktürel yapısında bu denli ön plana çıkmış olması, vergi inceleme birimleri ile Mali Suçlar Araştırma Kurulunun da bu para trafiğini kontrol etme ve inceleme noktasında elini oldukça güçlendirmiş bulunmaktadır.

Kısa adı “MASAK” olan, Mali Suçlar Araştırma Kurulu, Kara Paranın Aklanmasının Önlenmesine Dair Kanun kapsamında 2006 tarihinde, Maliye Bakanlığına bağlı olarak kurulmuş ve halen bu misyon çerçevesinde görevine devam etmektedir.

MASAK, Kara para ile mücadelede; suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanını önleme noktasında banka para trafiğini etkin bir şekilde kontrol etmekte ve konuya ilişkin inceleme ve araştırmalar yürütmektedir. Bu kapsamda Bankalar da; “Şüpheli işlem bildirimi” ile para veya malvarlığının, yasa dışı yollardan elde edildiğine veya yasa dışı amaçlarla kullanıldığına dair herhangi bir bilgi, şüphe veya şüpheyi gerektirecek bir hususun bulunması halinde bu işlemlerini, Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığına bildirmek zorundadırlar. Mali Suçlar Araştırma Kurulu, topladığı tüm bu   verileri, analiz edip inceler ve sonuçlarını ilgili birimlere bildirir.

Kısaca, şahısların banka hesaplarına gelen yüksek tutarlı para havaleleri ticari bir işlem veya işletme ile ilişkilendirilemiyorsa, yukarıda açıklandığı üzere MASAK tarafından kara para olma olasılığı kapsamında incelenmekte ve araştırılmaktadır.

  

 Öte yandan, şahısların banka hesaplarında görülen yüksek tutarlı ve yoğun işleme dayalı para   hareketleri, Vergi İncelemelerini yürütmekle görevli Vergi Denetim Kurulu tarafından analiz edilmekte ve konuya ilişkin vergi incelemeleri yürütülebilmektedir.

Özellikle de son zamanlarda, banka para hareketlerine yönelik vergi incelemelerinde artış gözlemlenmektedir. Peki, bu vergi incelemelerinde nelere bakılıyor? Şahıslar, firmalar ve mükellefler açısından risk teşkil eden faktörler nelerdir? Nelere dikkat etmek gerekir?

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki; yüksek tutarlı banka para hareketleri, daha önce açıkladığımız üzere “MASAK” tarafından kara para kapsamında, riskli işlem olarak değerlendirilmemiş ise bu defa da Vergi Denetim Kurulunun,   vergi kaçırma şüphesi ile inceleme havuzuna düşebilmektedir. Zira, vergi mükellefiyeti bulunmadığı halde, hesaplarında yüksek tutarlı banka para hareketi bulunan şahısların, kayıt dışı ticaret yapmış olma ve bu nedenle de vergi kayıp kaçağına sebebiyet vermiş olma ihtimalleri son derece yüksektir.

Bu pozisyondaki şahıslara   ve banka para hareketlerine ilişkin bilgiler , Vergi Denetim Kurulu tarafından, Vergi Müfettişlerinin ilgili Grup Başkanlıklarına gönderilmekte ve bu şahıslar hakkında konuya ilişkin vergi incelemesi başlatılmaktadır. Bu vergi incelemelerinde kişilerin mükellefiyetinin bulunup bulunmadığı, gelen paranın hangi kapsamda ve   hangi amaçla geldiği, ticari bir ilişkiye dayanıyorsa konuya ilişkin fatura ve defter kayıtlarının bulunup bulunmadığı, ilgili dönem vergi beyanlarına yansıtılıp yansıtılmadığı gibi hususlar araştırılmakta ve konuya ilişkin bilgi ve belgeler talep edilmektedir.

Banka para hareketleri incelenen kişi, konuya ilişkin yapmış olduğu izahat ve ibraz ettiği ispatlayıcı belgeler itibariyle bir vergi kayıp kaçağına sebebiyet vermediğini ortaya koyamaz ise, bu hususta vergi ve vergi cezaları ile karşı karşıya kalabilecektir.

Çünkü, gelen havale tutarının faturasız veyahut mükellefiyet dışı bir ticari ilişkiye dayanıyor olması kuvvetle muhtemeldir. Ayrıca, banka hesaplarında yüksek tutarlı para havalesi bulunan şahıs, bir şirkette çalışıyorsa; o şirketin, vergi kaçırdığı ve kayıt dışı gelen paralar için,   bu şahsın hesaplarının kullanılabileceği yönünde araştırma ve incelemeler sürdürülebilmektedir. Bu hususta yeterli izahatın yapılamaması veya ilgili şahsın gelen paranın “şirketin kayıt dışı parası” olduğu yönündeki beyan ve ifadesi ile vergi müfettişinin, gelen para havalelerinin şirketin kayıt dışı ticaretine ilişkin olduğuna yönelik ispatlayıcı bilgi ve belgeye ulaşması halinde; bu sefer para hareketleri incelenen şahsın çalıştığı şirketin hesapları da ayrıntılı bir şekilde incelenmektedir.

Bu vergi incelemelerinde; gelen para hareketine   eş değer faturanın düzenlenip düzenlenmediği, yasal defterlere işlenip işlenmediği ve ilgili dönem beyanlarına doğru bir şekilde yansıtılıp yansıtılmadığı hususları araştırılmaktadır. Gelen havale tutarları, ister hesap sahibinin şahsi ticareti, isterse çalıştığı şirketin ticari faaliyeti ile ilişkili olsun, konu hakkında gerekli tespit ve değerlendirmelerin yapılması sonucunda; banka hesaplarına gelen paranın tamamının vergiye tabi bir işleme dayanmadığı veyahut vergiye tabi bir işleme dayandığı ve vergilendirildiği hususu ispatlanmadığı sürece vergi kayıp ve kaçağının oluşmuş olduğu yönünde vergi inceleme raporları tanzim edilebilecektir.

Peki, kayıt dışı bir para ve vergi ziyaı olduğu yönünde değerlendirmeler yapılıp, bu doğrultuda vergi inceleme raporları tanzim edildiğinde ne tür yaptırımlarla karşı karşıya kalınabilmektedir? Öncelikle, konuya ilişkin fatura tanzim edilmediği için, düzenlenmesi gereken fatura tutarının %10’u kadar özel usulsüzlük cezası kesilecektir. Bu ceza için uzlaşma talep etmek veya Vergi Usul Kanunun 376. maddesi kapsamında indirimden yararlanmak mümkündür. Konuya ilişkin vergi yargı mercilerinde dava açılması da mümkün olup, bu husustaki davaların çoğu mükellefin lehine sonuçlanmaktadır.

Ayrıca kayıt dışı mal veya hizmet satışı olduğu yönünde bir değerlendirme yapılması halinde, kayıt dışı satılan mal veya hizmet tutarının KDV oranı kadar( kayıt dışı satıldığı tespit edilen mal veya hizmet, %18 KDV’ye tabi ise %18, %8 KDV’ye tabi ise %8, %1 KDV’ye tabi ise %1 oranında) vergi ve bunun bir katı tutarında Vergi Ziyaı Cezası kesilecektir.

Keza, kayıt dışı kaldığı yönünde tespit yapılan satış için uygun bir karlılık hesaplanarak, gelir vergisi mükellefi ise gelir vergisi, kurumlar vergisi mükellefi ise kurumlar vergisi hesaplanacak ve bir kat da Vergi Ziyaı Cezası kesilecektir. Vergi inceleme raporları ile cezalı bir şekilde hesaplanan KDV, Gelir ve Kurumlar Vergisi için de uzlaşma veyahut dava açma seçeneği bulunmaktadır. Ancak, sağlam verilere dayanan vergi inceleme raporlarına karşı açılan davalarda, mükellefin kazanma şansı son derece düşüktür. Bu nedenle, konunun uzmanları tarafından gerekli değerlendirmelerin yapılıp, uzlaşma veyahut dava açma seçeneğinin ona göre tercih edilmesini tavsiye etmekteyiz.

Sonuç olarak, kara para ve suç gelirlerinin transferi ile kayıt dışı ticari paraların aktarılmasında kullanılan banka hesaplarındaki yüksek tutarlı havalelerin, Maliye Bakanlığı Mali Suçlar Araştırma Kurulu ve Vergi Denetim Kurulu tarafından izlendiğini, araştırıldığını ve incelendiğini, bu çalışmaların da “kara para ve kayıt dışı ekonomi ile mücadele stratejik eylem planı” kapsamında gün geçtikçe yoğunlaştığını söylemek mümkün. Makalemizde bu para hareketlerinin vergisel ve mali risklerini irdelemeye çalıştık. Rekabet eşitliği açısından daha çok kayıt altına alınmış bir mali sistemin oturması dileğiyle…