Bildiğiniz gibi tam beş yıl önce, 2011 yılının Mart ayında başlayan ve daha çok kadın ve çocukları etkileyen Suriye İç Savaşı sebebiyle, Suriye Politik Araştırmalar Merkezi, dolaylı ya da dolaysız olarak hayatını kaybeden toplam insan sayısını Şubat 2016 itibariyle 470.000 olarak açıklamıştır.

Türkiye üç milyona yakın mülteciyi barındırmaktadır. 

Çocuklar ve kadınlar savaş ve göç hareketlerinde en incinebilir grupları oluştururlar. Kamplarda ve kamp dışında yaşayan kadınların yaş dağılımı “ASAL yaş grubu” adı verilen 19-54 yaşları arasıdır. Bu kadınların yarıdan fazlası, okuryazar olmayan ve ilköğretim mezunudur.

Kadınların bir meslek sahibi olmaması, maddi sıkıntılarla karşılaşmaları, onları suiistimallere en açık hale getirmektedir.

Kamplar içinde yapılan anketlere göre kadınların % 55’i meslek edinebilecekleri bir kursa gitmek istediklerini belirtmişlerdir.

Savaş mağdurları mültecileri konuk eden kentlerin ilk sıralarında yer alan Gaziantep’te Kadın Girişimciler Kurulumuzun koordinatör odası Gaziantep Sanayi Odası ve Büyükşehir Belediyesi tarafından, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı UNDP tarafından yürütülen ve AB finansmanıyla desteklenen proje çerçevesinde meslek ve dil eğitimleri verilmektedir. Birden fazla bileşeni olan “Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde Suriye Krizinin Etkilerinin Azaltılması Projesi” adı altında yürütülen bu çalışmalarda Büyükşehir Belediyesi hizmet sektörü ağırlıklı, Sanayi Odası imalat sanayii için destek eğitimler vermektedir. Gaziantep Sanayi Odası 25 kişinin katıldığı ve yarısı kadınlardan oluşan kalifiye kursiyerlere Dış Ticaret Eğitiminin ilkini tamamlamış, ikincisi de devam etmektedir. Organize Sanayi Bölgesi’nde yapımı süren Mesleki Eğitim Merkezi tamamlandıktan sonra eğitimler hızlanacaktır.  Büyükşehir Belediyesi de GASMEK’lerde Cam İşleme Atölyesi ile ağırlıklı olarak kadınlara eğitim vermektedir. 

Toplumsal uyumun en önemli göstergesi olan dil konusudur.   Yapılan ankete göre % 85 civarında kadın, öncelikle Türkçe öğrenmek istemektedir.  Dil bilmemeleri gündelik yaşamda, çalışma hayatında, kamusal alanda ciddi sıkıntılar yaratmaktadır.

Kadınlar muhtarlar ve temsilcileri aracılığıyla kamplarda talep, öneri ve şikayetlerini yetkililere iletebilmektedirler. Kilis’teki kampta gençlerin kurduğu “Şam Ülkeleri Gençlik Hareketi” savaşın olumsuz etkilerini,  bir nebze de olsa azaltmakta ve kamp yönetimine demokratik katılım sağlanmaktadır. Karar alma mekanizmalarında en incinebilir grupları oluşturan kadınlara yer verilmesi büyük önem taşımaktadır. 

Suriye’den savaş mağduru iki tür kadın gelmiştir. Toplumsal olarak;  “eğitimli ve branşlaşmış kadınlar” ile “okuryazar olmayan ve ilkokul mezunu kadınlar” olarak tanımlayabiliriz.

Ancak, tahmin edilenin aksine iş hayatında en büyük sorunu kariyeri olan eğitimli ve branşlaşmış kadınlar yaşamaktadır. Sanayide ve ticarette yatırım yapabilenlerin dışındaki meslek sahibi olan kadınlara fırsat verilmediği için Türkiye’den çıkmak zorunda kalmışlardır. Türk toplumuna katkı sağlamak isteyen bu eğitimli kadınlara fırsat verilmelidir. Bugüne kadar vasıflı olan bu kadınları Suriyeli muhalifler eğitmen veya tercüman olarak çalıştırdılar. Geçici hükümetlerde maddi kaynaklar azalınca işten çıkarıldılar. Avrupa,  en kaliteli ve eğitimli kadın mültecileri alarak kendileri için avantaja çevirdi. Neden Türkiye de bunu yapmasın?  

İkinci grup olan kadınlar daha çok günlükçü olarak çalışabiliyorlar. Daha kolay iş bulabiliyorlar. 

Tüm kadınların en temel sorunu dil. Bu nedenle önce dil eğitimi, sonra da mesleki eğitim güçlendirilmeli. Çok kısa süreli eğitimleri yetersiz buluyorlar. 

Tabi ki en büyük ve en öncelikli sorunları çocuklarının eğitimi. Eğitmenin eğitimi. Avrupa’da yaş sınırı olmadan dil eğitimi,  akademik eğitim, sonra da diploma denkliği için fırsat veriliyor. Neden ülkemizde de olmasın, çocukların eğitim dışında yetenekleri keşfedilmesin. Ülkemizde muhaliflerin kurduğu okullardan mezun olanlar kabul edilecekler mi? Denklik verilecek mi?  Annelerin kafalarındaki en büyük sorulardan biri… 

Tüm bu sorunları ve maddi sıkıntıları çözemeyen ailelerin küçük yaştaki kızları da potansiyel çocuk gelin. Erken yaşta evlenmek veya evlendirilmek zorunda kalan ve sosyal güvencesi olmayan bu Suriyeli misafir kızlarımız savaşın en ağır mağdurları.

Suriyeli ve Türkiye’de yaşayan bir dostumun söylediği bir cümle tüm problemleri özetliyor aslında. En büyük sorununuz nedir dediğimde ”Yaşam problemi, yarın için bir tarih vermek gerek bizlere ” dedi ve şöyle devam etti.

“Her savaşın bir başlangıcı bir de sonu var. En önemli sorun çocuklarımız. Rehabilitasyon çok önemli. Çok küçük çocuklar vatanlarını bilmiyorlar. Bir program yapılmalı. Savaş başladığında çok küçük olan bu çocuklar vatan sevgisini hissetmeden nasıl dönecekler vatanlarına. Vatan sevgisi çok önemli, aileleri, anneleri, babaları,  dedeleri milletimizin ilkeleri hakkında konuşmalı. Savaş yüzünden Türkiye ile bir gerginlik oluştu. Silinmesi lazım. Yarın her şey değişse de biz bir aileyiz. Tarihimiz çok önemli, bağlantı koptu, bir daha sağlanmalı. Vatanlarını ve Türkiye’nin dostluğunu unutmamalılar. SURİYE şarkılarını da unutmasınlar.” Ne kadar güzel özetlemiş değil mi? Anneler Dünya’nın en büyük okuludur. Anne rehabilitasyonu çok çok önemli. Onlara her tür doküman ve teknolojik destek sağlanıp, çocukların görmedikleri yaşamadıkları vatanlarını anlayabilecekleri bir oryantasyon platformu sağlanmalı. Değişim ve dönüşüm anlatılmalı.

En temel çözümlerden biri olarak da Suriyeli Mülteci Kadınlar İş ve İnsan Kaynakları Masası oluşturulmalıdır. İşgücü sermayesinin tespit edilip, doğru işe doğru kadının yerleştirilip, entegrasyon sağlanmalı, sürdürülebilirliği takip edilmeli ve hizmet içi eğitimler ile de desteklenmelidir. 

Ulu Önder Atatürk’ün “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” sözünü unutmayalım.

Sevgiyle ve sağlıcakla kalın.