“Türkiye’de ezber bozan bir yatırıma imza attık” diyerek yeni fabrikası ile ilgili detayları bizimle paylaşan, çocukluğundan bu yana iş hayatı, tecrübeleri ve hayata farklı bakış açısını samimiyetle anlatan Erhan Özmen ile gerçekleştirdiğimiz röportajımız sizlerle..

İlk iş deneyiminizi ve iş hayatına atılma sürecinizi bizimle paylaşabilir misiniz?

Dedem benim küçüklüğümden beri un sektöründeydi ve o zamanlar un değirmeni vardı. Un serüvenimiz böyle başladı. Akabinde babam bayrağı devralıyor ve Gaziantep’te Özmen Un’u kuruyor. 40 yıl gibi bir süre oldu Gaziantep’te fabrika. Akabinde ortaklık şeklinde uzun süre işler devam etti. Ortak bir aile şirketiydik. Derken çeşitli sürede önce kardeşlerimden ayrıldığım bir sekiz dokuz yıllık süreç var. Sonra amcam ve çocuklarından ayrıldığım bir sekiz dokuz yıllık süreç var. Bu süreç zarfında ayrılık süreçleri çok kısa olmadı. 2010 yılında amcam ve çocuklarından ayrılıp yalnız kaldığım dönem oldu. 2014 yılı oğlum Oğuz’un eğitimini tamamlayıp bana katıldığı süreç. Ortaklıkta bana göre kriter bir bir daha üç ediyorsa ortaklıktır. Bir bir daha topladığında bir buçuk yapıyorsa bu ortaklığın hiçbir anlamı yoktur. Birlik ve beraberlik bir bir daha üç ettiğinde anlamlı. Daha küçük bir yapıya dönüşerek çekirdek aile modeliyle Oğuz Bey’in da aramıza katılması ile biz bir bir daha üç eden bir ortaklık anlayışına kavuştuk.

İş hayatınızın ilk yıllarında tecrübelerinden faydalandığınız ve ya size destek veren biri oldu mu?

Gaziantep’e önderlik yapan çok başarılı aile yapıları oldu. O aile yapıları kesinlikle bana rol model oldu. Birçok başarılı aile var. Bu aileleri Konukoğlu ailesi ile başlayıp birçok aile ile sürdürebiliriz. O şirketlerin başarılarını gördükçe çok bir şeyleri model olarak alabiliyorsunuz. Dünya ile mücadele eden şirketlerimiz var. Bu anlamda da binlerce toplantıya katıldım, panele katıldım. Başarıya giden yoldaki anlayışla biz de yolumuza devam ediyoruz.

Erhan Özmen’in bir günü nasıl geçer. Bunu bizimle paylaşabilir misiniz?

Eğer o gün Gaziantep’te isem günüm rutindir. Ben sadece uyuduğum an dünyadan kopan birisiyim. Başımı yastığa koyup uyuduğum andan itibaren sakin ve dingin bir yaşamım başlar. Uyandığım andan itibaren hiperaktif dünyam başlar. Zamanımı çok verimli kullanan birisiyim. Çünkü zaman çok kıymetli. Benim toplamda 7 günümün mutlaka yarım günü sporda geçer. Her gün bir buçuk ile iki saat arasında spor yaparım. Mutlaka sabah kalkınca sağlıklı bir kahvaltı yaparım. Sorumluluk üstlendiğim kurumlarıma faydalı olmam için mutlaka benim sağlığımı düşünmem lazım. Sağlıklı düşünmem için mutlaka sporumu yapıp mental anlamda kirliliklerden ve olumsuz düşüncelerden ayrılmam lazım.  Ben iş yaşamında o an hangi kurumda isem bütün enerjimi oraya veririm. Özmen Un’da isem o an bütün enerjim Özmen Un’a aittir. Özmen LİDAŞ’da isem tüm enerjim oranındır. Gazişehir’e gitmişsem bütün enerjim ordadır, Ve ya başkanlık yaptığım STK’da isem enerjim mutlaka oradadır.  Mümkünse telefonlarıma bile bakmam. Zaman yetişmiyor. Çünkü dünya durmuyor.

Özmen Un’un 4.0 teknolojisi ile donatılmış olan yeni fabrikası ile ilgili “Uzay üssü gibi” diye söylemler duyduklarımız arasında. Fabrikada sistemsel anlamda yapılan yeniliklerden bahseder misiniz?

Biz burada önce gıda güvenliğini tesis ettik. Tarlada çiftçi buğdayı topluyor biz bu buğdayı tesislere veriyoruz. O andan itibaren el değmiyor. Temizlikleri yapıldıktan sonra ph derecesi 8 olan  su ile temizleniyor. El değmeden işleniyor ve paketleniyor. Tarladan ürünün mamül hale gelene kadar ki süreçte bir süreç oluşturduk. Diğer yandan bu fabrikanın özelliği Türkiye’de ilk defa uygulanan bir şey. Buğdaylar karıştırılır börek yapılır, buğdaylar karıştırılır baklava yapılır, buğdaylar karıştırılır kek, pizza, ekmek yapılır. Biz de burada buğdayları tek tek işliyoruz. Esnek üretimi elde etmiş oluyoruz. İki tane farklı baklavacı düşünelim. Birisi karasal iklim Ankara’da diğeri deniz ikliminde iki farklı baklavacının birisine karasal iklim için diğerine deniz iklimi için un üretimi yapıyoruz.  Bir pizzacı kabaran un isterken diğeri kabarmayan istiyor. Kim ne istiyorsa onu üretiyoruz. Bu anlayış aslında Hollandalıların anlayışıdır. Sen hayal et ben üreteyim diyor Hollanda. Türkiye’de ezber bozan bir yatırıma imza attık. Eski köye yeni bir adet geldi bu trend de yine Gaziantep’ten çıktı. Almanya bu projemizi belgesel haline getirip dünyaya duyuracaklar. Bu tesisle Ortadoğu’nun ve Afrika’nın referans tesisiyiz. Türkiye’den Afrika’dan, Ortadoğu’dan bir değirmen kurmak isteyenler buraya gelecekler bu şehirde iki gün ağırlanacaklar ve kendi ülkelerine dönecekler. Gıda güvenliği mavi yakalının sayısının azaltılması beyaz yakalının sayısının arttırılmasıdır. Özmen Un Avrupa’dan bu anlamda belge alacak. Çok iddialıyız bu konuda. Sadece Türkiye için kurmadık bu tesisi. Bir Fransız’ın, bir İtalya’nın üretimine de cevap vermek istiyoruz. Değirmenimiz mikrobiyolojik temizliğe kadar yapabiliyor.

Özmen Un’un üretim süreci ve kapasitesi hakkında bilgi alabilir miyiz?

Daha önce günlük 250 ton buğday işleme kapasitemiz vardı şimdi bu rakam 750 tona yükseldi. İyi bir kapasite bu oranlar. 2017 yılının son üç ayını 4.0 tesisimizde geçirebildik.Daha öneki yıllarda yıllık 60 ila 65 milyon ciro yapan bir şirket iken 2017 yılının son üç ayını bu değirmenin çalışmaya başlamasıyla birlikte 85 milyon gibi bir ciro ile kapattık. 2018 yılında cironun çok daha yükseleceğini tahmin ediyoruz.

Firmanızın yurtiçi ve yurtdışı Pazar payıyla ilgili bilgi alabilir miyiz?

Özmen un Türkiye’nin tüm illerinde var. Türkiye genelinde 180’e yakın bayimiz var. Satış merkezimiz İstanbul. Türkiye’den gelen talepler İstanbul satış merkezimizden  karşılanıyor. Yurtdışında özellikle  Avrupa ve  Ortadoğu’da tatlı sektörü alanında hitap ediyoruz. Yine Irak’ın çok büyük bir ihtiyacına cevap veriyoruz. Avrupa Birliği’ne ihracat yapıyorduk ancak bu tesisle artık çok daha fazla ihracat yapacağız.

Eşiniz Mine Özmen’in yönettiği ve Gaziantep’e farklı bir değer katan Hışvahan’ı objektif bir gözle nasıl değerlendiriyorsunuz?

Burada bir emek var bir vizyon var. Emeğin vizyonla birleştiği bir sürecin ürünüdür Hışvahan. Hışvahan,Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’in Mine hanıma  “Bu projeyi sen ve ailen yapmalısınız” demesi ile başladı. Avrupa’da gördüğümüzde gastronomi apayrı bir bünyeye büründü. Özellikle tarihle modern beklentilerin buluştuğu bir konsept içinde lezzetler sunulmaya başladı. Daha butik hizmetler verilmeye başlandı. Avrupa  genelinde de tarihi mekanlar çok daha büyük önem kazanmaya başladı. Bu yerler aylar öncesinden sıra aldığınız yerler haline geldi. Hışvahan için çok büyük projeler yaptık. Gaziantep bizim doğduğumuz şehir Gaziantep yine bizim öleceğimiz şehir. Her projeye bu perspektiften yaklaştık. Bu projeyi UNESCO’nun da destekleyeceği bir şekilde yapmak istedik. Altı proje çalıştık beğenmedik. Yedinci projede İstanbul’dan çok iddialı mimarlar getirdik 13 ay boyunca masa sandalyesinden aydınlatmasına kadar, havalandırmadan ısıtmasına kadar proje çalıştık. Mimarlarımız Gaziantep’te 19 han gezdi hepsinde de kahve pişiyor, yemeni satılıyor, bakır yapılıyor, gümüş var, kutnu kumaş var. Dediler ki biz burada mutlaka farklı bir dünya yaratmalıyız. Gaziantep gastronomisine de örnek bir çalışma olmalı dedik. 16 ay oldu şu an ve Türkiye’nin tanıdığı bir marka haline geldi. Mine hanım burada Gaziantep’in unutulmuş yemeklerini canlandırıyor.

-Yakın zamanda ikiz torunlarınızın dünyaya geldiğini biliyoruz.

İlk kez dede olma duygusunu ve birisinin sizin adınızı taşımasını nasıl tanımlarsınız?

Çok onur verici ve mutluluk verici bir sevinç. Bunu tarif etmesi çok zor. Tarif edilmez yaşanır deriz ya tam da bu andır aslında. Tüm çocuklarımızın kaderleri güzel olsun. İlk dede olmanın da ayrı bir mutluluğu var.

GAGİAD’ın 5 yıl başkanlığını yapmış bir iş adamı olarak Gaziantep’in genç iş adamlarına tesviyeleriniz nelerdir?

Sivil toplum örgütü benim çok ilgili olduğum alanlardan birisidir. Sivil toplum dünyası henüz çok anlaşılmış değil. Sivil toplum örgütleri de bir siyaset toplumu gibi ülkeye hizmet edilecek ortamlardır. Gerek mesleki anlamda gerek spesifik anlamda da birikimlerin paylaşılabileceği ortamlardır.  Gaziantep Türkiye’nin beşinci büyük ekonomisi. Gaziantep ekonomisi büyüyor ama genç iş adamlarımızın mutlaka bir arada durmaya sinerjilerini yükselterek yollarına devam etmeleri gerekiyor. Çünkü dünya durmuyor. Dünya hızla gelişiyor. Dünya ticaret örgütünün bir mensubu ülke isek. Bizde dünya iş adamları ile rekabet etmek durumundayız. Gençlerimizin eğitimleri çok yüksek. Vizyonları çok yüksek. Gençlerin dünya kültürlerini çok iyi aldıklarını görüyoruz. Gençlerimizden çok büyük beklentilerimiz var. Gaziantep 6 milyar dolarlık ihracatını katma değeri yüksek ürünlerle sürdürmelidir. Gaziantep Türkiye’ye moral veriyor. Gençlerimiz  vizyonlarını , kültürlerini  çalışkan büyükleri ile buluşturarak muhteşem resimler çıkarabilirler.

Yaklaşık 13 yıldır Sabah Gazetesi Güney ekinde köşe yazarlığı yapıyorsunuz. İlk köşe yazınızdaki heyecanı bizimle paylaşabilir misiniz?

1 Ocak 2005 yılında yeni yıl yazısı yazmıştım Sabah Gazetesi Güney eki için. Türkiye ile enerjimizi paylaşacak güzel metinler kaleme aldık. Aradan üç beş gün sonra Cuma günü bir telefon geldi Cumartesi güney ekinde yazınızı bekliyoruz diye. Yazıyı geçen hafta gönderdik dedim onlar da dedi biz Turkuvaz Grup olarak kontrol göndereceğiz burada devamlı yazmanızı istiyoruz dediler. 13 yıl oldu her yıl kontrat imzalayarak Sabah Gazetesi yazarı olduk. Çok seyahat ettiğim için uçaklarda çok rahat zamanım var. O anlarda daha rahat düşünebiliyorsunuz. Türkiye ile bütün dünyaları kıyaslayabiliyorsunuz.

Fit ve genç duruşunuzu neye borçlusunuz? Düzenli olarak yaptığınız bir spor dalı var mı?

Öncelikle ben ne bir spor uzmanıyım ne de bir beslenme uzmanıyım.  Ancak, spor kültürü anlamında çok bilinçlendiğimi söyleyebilirim. Beslenme konusunda da yine çok iyi bir noktaya geldiğimi söyleyebilirim. Denklem çok basit. İnsan beslenmesinde beyine duygunluğu 15-20 dakika arasında  ulaştırabiliyorsanız bu sürece kadar tükettiğiniz besin miktarı çok önemli. Uzun yıllardır mutlaka her gün her şeyden tükeniyorum. İllaki arada tahliller yaptırıyorum. Doktorun şunu azalta yada şunu yeme dediği hiçbir şey yok bana. Karbonhidrat dahil her şey tüketiyorum. Sabah, öğlen, akşam ekmek tüketiyorum. Ama ekmeği limitiyle tüketiyorum.  Herşeyi tüketiyorum ama limitli. Beyaz ekmek değil tahıllı ekmek tüketiyorum. Spora yaklaşık olarak 1 saat 45 dakika ayırıyorum günlük. Bizde spor yalnızca yürümek ya da koşmak olarak algılanır. Öyle değil. Bel hareketlerini mutlaka yapmalıyız. Vücudumuzu çalıştıracak belirli ağırlıklarla kas kütlelerini canlı tutmak lazım. Kas kütleniz zayıfsa zaten yediğiniz her şey yağ olarak yansıyor. Özellikle bel kısmı hareketleri çok önemli.

Gaziantep’te ekmeğin kalitesinin arttırılması için bir komisyon oluşturuldu. Bu kapsamda bir yol kat edilebildi mi?

Yerel ekmek üreticilerimizin sevdiği bir açıklama olmasa da bu açıklamayı yapmak durumundayız. Herkes bunu soruyu soruyor neden ekmek kalitemiz yüksek değil ve neden ekmek çeşitliliğimiz yoktur diye. İyi bir ekmek mutlaka ekşi mayalı olmak zorunda. Sabahtan yapılacak ekmeğin mayası bir gün önceden hazırlanması gerekli aslında. Ekmeğe lezzeti veren ekşi mayadır. Şu anki elektrikli fırınlarda ekmeğimiz aşırı şişiyor. Sağlık açısından ekmeklerimiz kesinlikle sağlıklı. Ancak ekmeğin içerisi boş. Ben diyorum ki ekmeğimizin hacmi biraz daha küçük olsun ama ekmeğin içi dolu olsun. Ekmek yarım saatte pişerse böyle olur. Ekmek iki saatte pişer ekşi maya ile mayalanır ve taş fırınlar ile matador fırınlarda pişerse o zaman ekmek biraz daha lezzetli olur. Ekmek çeşitliliğimiz az. Tırnaklı ekmek lavaş ekmekte biraz unun kalitesi ile alakalı mesele. Francalalarda içi boş diye eleştiriyorsak tırnaklı ekmekte de çabuk bayatlama oluyorsa unun kalitesinden kaynaklı bir meseledir. Maalesef komisyon bir yıl çalıştı ancak bir mesafe kat edilemedi.

 Gazişehir Gaziantep Futbol Kulübünün 1.Lige çıkması hepimizin temennisi, sizin bu konudaki düşüncelerinizden ve kulüp olarak planlarınızdan bahseder misiniz?

Kulüp Başkanımız Adil Konukoğlu. Başkanımız bize bu görevi tevdi ettiğinde hiçbir işadamı bu görevden kaçmadı. Her gün üzerine koyarak ilerliyor takımımız. Başkanımızın koymuş olduğu bir vizyon var. Gazişehir Kulübü Gaziantep’in süper ligde temsil edilmesi için çok hızla bu amaca yürümeli. Başkanımız bu hedefi koydu. Başkanımız şu anda altyapıya inanılmaz yatırımlar yapıyor. Avrupa’daki altyapısı sağlam kulüpler çalışılıyor şu anda. Onlar inceleniyor.  Dünyadaki modelleri Gaziantep’e getirecek başkanımız.Sayın Bakanımız Mehmet Şimşek’in bir cümlesi var. Gaziantep futbolcu ihracatı yapan bir şehir olmalı dedi. Gaziantep’in ihracatı 6 buçuk milyar. Ankara’nın ihracatı 6 milyar 530 milyon. Cenk Tosun Gaziantep’ten gitti Beşiktaş’a. Bonservissiz gitti. Mehmet Şimşek Bakanımızın sözüne istinaden bir köşe yazısı yazmıştım. Ankara bizden 38 milyon dolarlık bir ihracat fazla yapıyor. Evarton’a Cenk Tosun Gaziantep’ten gitmiş olsaydı biz Ankara ile aynı ihracatı yapmış olacaktık. Başkanımız şimdi altyapı fabrikası kuruyor. Bütün hayali bu. Türkiye’ye ve dünyaya futbolcu transferi yapmak istiyoruz.

Lisanslı depoculukta da Türkiye’ye örnek bir çalışma olan Özmen LİDAŞ hakkında bilgi vererek üreticiye ve Türkiye ekonomisine yansımalarını değerlendirebilir misiniz?

Bu zamana kadar tarım yapılır ürünler hasat edilir ne yapılır ya toprak mahsullerine ye tüccara satacaksın. Türkiye 20 milyon ton buğday üretiyor ve bunu iki buçuk ayda üretiyor. Arzın en yüksek olduğu nokta bu. İster itemez bu arz ortamında fiyatlar gevşiyor. Ama şimdi dünyada uygulanan bu lisanlı depo anlayışı ile ucuza ürün elden çıkartma anlayışı değişti. Çiftçi ürünlerini getirip lisanslı depolara koyabiliyor. Lisanslı depolar Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’na bağlı. Elokronik ürün senedi alıyor ürün sahibi. Ücretsiz olarak burada tutabiliyor. Bankalardan sıfır faizli kredi kullanabiliyor. Ürün kıymetlendiğinde yüksek fiyata ürünlerini borsada elden çıkarabiliyor. Özel sektörün Türkiye’deki en büyük yatırımlarından birisi bu. 55 bin ton kapasitemiz var. Lisansımız da 100 bin ton. Burayı 100 in tona kadar büyütmek istiyoruz. Bir tarafımızda Çukurova bir tarafımızda Maraş Ovası diğer yanımızda ise Urfa Ovası var. Gaziantep ekonomisinin yüzde 21’i gıda. Dolayısı ile buğday, mısır, arpa yoğun bir şekilde bu ovalardan Gaziantep’e geliyor. Müşteri bu şehirde 12 ay ürün almaya hazır. Çiftçilerin tercihiyiz. Özmen Lidaş’la burada üretici açısından ayrı bir dünya var. Tamamen otomasyonlarla sistem çalışıyor. Her hangi bir haşereye karşı otomasyon izin vermiyor. Sensörlü ölçümler yapılıyor. Otomatik numuneler alınıyor. Dünyanın en modern sistemleri var. Sıcaklık devamlı 16-17 arasında tutuluyor. Burayı olmasaydı ürünlerin üzerine ya toprak salınacaktı ya bir yerde saklıyordu. Ürünün kalitesi azalıyor ve aynı zamanda Türkiye ekonomisi de azalıyordu. Bu yıl koyduğunuz bir buğdayı mısırı beş yıl sonra bile aynı kalite ile tekrardan alabilirsiniz. Lisanslı depomuz 19 gemi dolusu ürün alabiliyor. 1 saatte 20 TIR ürünü boşaltıyor eliyor ve deposuna koyuyor. Ya da yine bir saatte 20 TIR ürünü dışarıya servis yapabiliyor.